tevhid-sancagi.tr.gg
  Dügün
 



Evliliklerin düğün töreni ile duyurulması, bu vesileyle akraba ve dostların bir araya gelmesi, onlara ikramda bulunulması, eğlenilmesi âdet olmuştur. Düğünlerin en önemli işlevi, evliliği duyurma vesilesi oluşudur. Hz. Peygamber, evliliğin ilân edilmesini, duyurulmasını ister ve kadın erkek birlikteliğinde helâl olanı, haram olandan ayıran şeyin def ve ses olduğunu ifade eder.[Tirmizî, "Nikâh", 6; Nesâî, "Nikâh", 72]
Hz. Peygamberin, evliliklerinde yemek ikram ettiği bilinmektedir. Hadislerden anladığımız kadarıyla onun bu ikramları bugünkü düğün yemekleri havasında olmaktan çok, zifafı takip eden günde kimi zaman birisi ile haber göndererek çevrede bulunan insanları o anda yemeğe davet etmek şeklinde oluyordu. Bazan sahâbî kadınların bu maksatla yemek hazırlayıp ona gönderdikleri de görülüyordu. Onun bu uygula­maları yanında ensardan bir kadınla evlendiğini söyleyen Abdurrahman b. Avf'a "Bir koyunla da olsa ziyafet ver" dediği de bilinmektedir. Bu ziyafetin hükmü hakkında farklı görüşler olmakla birlikte hâkim görüş onun sünnet olduğu şeklindedir. Ziyafetin zamanı hakkında da zifaftan önce, zifaftan sonra, nikâh akdi sırasında, veya sonrasında gibi değişik görüşler ortaya atılmışsa da bu, örfe bağlı olarak değişebilecek bir durumdur.[Buhârî, "Nikâh", 67-71; Müslim, "Nikâh", 90, 91, 93-95]

Düğün yemeğine davet edilen kişinin buna katılması esas itibariyle vaciptir. Ancak, makul mazereti olanlardan bu hüküm düşer. Hasta olunması, aynı gün ve saatte birden fazla davetin bulunması, düğün mahallinin meşakkat doğuracak şekilde uzak olması gibi.

Düğün eğlenceleri toplumların örfüne göre değişiklik arz eder. Hz. Peygamber'in kendi evliliklerinde eğlence yapıldığına dair bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Hz. Âişe, ensardan bir kadını damadın evine gö­türdüğünü ve Hz. Peygamber'in de kendisine "Yâ Âişe! Beraberinizde lehv (eğlence, oyun) yok (mu)? Ensar, lehivden hoşlanır" dediğini riva­yet eder[Buhârî, "Nikâh", 63]. Diğer taraftan Muavviz b. Afrâ'nın kızı Rubeyyi', zifafa girdiğinin sabahı Hz. Peygamber'in, kendisinin bulundu­ğu odaya girdiğini, bu sırada küçük cariyelerinin veya kızlarının (cüveyriyât) def çalıp gelinin Bedir'de şehit düşen atalarını dile getirdik­lerini, içlerinden birinin onlara "İçimizde yarın ne olacağını bilen pey­gamber var" dediğini, Hz. Peygamber'in de "Onu bırak Söylemekte olduğun şeyi söyle" dediğini anlatır[Buhârî, "Nikâh", 48]. Âmir b. Sa'd da bir düğün esnasında Kuraza b. Ka'b ve Ebû Mes'ûd el-Ensârî'nin bu­lunduğu yerde cariyelerin şarkı söylediğini görünce onlara "Siz Resûlullah'ın sahâbîsisiniz ve Bedir ehlindensiniz. Yanınızda da bu yapı­lıyor?" diyerek hayretini ifade etmiş ve "İstersen otur, bizimle dinle. İstersen git. Bize düğün sırasında eğlenme hususunda izin verildi" cevabını almıştır[Nesâî, "Nikâh", 80]. Bu durum, düğünde öiçülü eğlenceye izin verildiğini ancak sahabe arasında bunu hoş karşılamayan kişilerin de bulunduğunu göstermektedir.

Müslümanın genel hayatında olduğu gibi düğününde de İslâm'a yakışmayan her şeyden ve bu arada israftan kaçınılmalıdır. Düğünlerde sadelik özendirilmelidir. Sünnete uygun düğün yapmak için zannedildiği gibi ihtişamlı salonlara büyük ücretler ödeme, davetlilere verilmek üze­re lüks nikâh hediyeleri ve yemekler hazırlama zorunluluğu yoktur. Maksat sünnete uygun düğün yapmak ise bu, sade bir nikâh ve sınırlı sayıda kişinin davet edildiği bir yemek ikramı ile de mümkündür. Bir taraftan maddî İmkânsızlık yüzünden evlenemeyen gençler varken diğer taraftan düğünlerde astronomik harcamalar yapılmamalı, bunun yerine imkânı olanlar, mutlu yuvaların artması için de fedakârlıkta bulunmalı­dır. Unutulmamalıdır ki toplumun huzuru ve mutluluğu, içindeki huzur­lu ve mutlu ailelerin çokluğu ile mümkündür.
 
  Bugün 42 ziyaretçi (114 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol